Kanser, her kedili ailenin en büyük korkularından biridir. Aşı bağlantılı sarkom (VAS: vaccine-associated sarcoma) hakkında bilgisi olan bir kedicisiniz ya da bunu ilk kez duyuyor da olabilirsiniz.
Biraz can sıkıcı bir konu olduğunu baştan belirtelim. Bu yazıda hem hastalıktan hem de sizin neler yapabileceğinizden bahsedeceğiz. Önemli bir konu çünkü yumuşak doku tümörlerinin tedavisi zordur, yüksek yineleme oranına sahiptir ve bazı kedilerde ölüme neden olabilir.
Fibrosarkom, veterinerlerin kedilerde karşılaştıkları bazı yumuşak doku tümörlerinin önceki aşı uygulamaları ile ilişkili olabileceğini fark etmesiyle bulundu. Bir dizi tümör örneği incelendiğinde, analizlerde görülen yabancı materyalin, aşılarda bulunan bir adjuvan (aşının, enjeksiyona reaksiyon göstermesi için hücrelere “çağrı yapan” kısmı) olduğu anlaşıldı.
Kedi sarkoması ile kuduz ve kedi lösemi aşılarının kullanımı arasında nedensel ve geçici bir ilişki olduğu da tespit edildi. Belirtmek gerekir ki tüm yumuşak doku tümörleri sarkom (kötü huylu tümör) değildir ve tümör tiplerinin hepsi aşı bölgeleri ile ilişkili değildir. Çoğu, herhangi bir aşı ile açıkça ilişkilendirilmez.
Aşıya bağlı sarkomların teşhisi ve tedavisi
Kedinize aşı yapılan bölgede bir şişlik veya yumru fark ederseniz acilen veterinere gitmelisiniz. Bu şişliklerin çoğu aşıdan bir veya iki hafta sonra kaybolan iyi huylu tahriş şişmeleridir fakat daha fazla şişer veya kaybolmazlarsa teşhis konması gerekir.
Tümör, enjeksiyon sonrası 3 ay içinde görülebileceği gibi, gelişmesi 2-3 yıl da alabilir. Bu agresif tümörlerin tanı ve tedavisi karmaşıktır. Kedinin kedi lösemi virüsü olup olmadığı da sonucu etkiler. Bu virüsü taşıyan kedilerde sıklıkla agresif davranan tümörler görülür.
Veteriner, yumruları değerlendirip muayene yaptıktan sonraki adım, şişkinliğin kaynağını belirlemektir. (tümör, tahriş, yağ tabakası vb.) Genellikle biyopsi yapılır ancak bunun bir tümör olduğu şüphesi güçlüyse radikal kitle eksizyonu yapılır yani tümör cerrahiyle alınır.
Sarkom teşhisi konulduktan sonra tümörün metastatik (yayılmacı) olup olmadığına bakılır. Lokal lenf nodları ve akciğerler metastazın sık görüldüğü alanlardır. Genelde MR çekilir ve kemiğe yayılma endişesi varsa tomogrofi çekilmesi gerekebilir. Hekiminizde bu cihazlar mevcut değilse, sizi tam teşekküllü bir yere yönlendirecektir.
Yapılacak rutin testler kedinin genel sağlığının değerlendirilmesine ve sarkomun tedavi sürecine katkı sağlar. Cerrahi işlem sırasında, tüm kanserli hücrelerin alındığına emin olmak için tümörü çevreleyen ekstra doku da alınır. Cerrahinin, radyasyon ve kemoterapi ile kombinlenmesi kedinin hayatta kalma şansını artırmaktadır.
Büyük tümörler çok daha kötü seyreder. Tedavi sonrası yineleme oranları % 30-70 olup, tümör yayılımı(metastaz) kedilerin % 10-25’inde görülür.
Tümörlerin büyümesini kontrol etmek için immün uyarıcıların kullanımı konusunda bazı araştırmalar yapılmıştır ancak bunların olumlu etkilerini ispatlayan bilimsel verilerin bulunmaması nedeniyle, cerrahi işlem ve radyasyon tedavisi, küçük ila orta ölçekli tümörler için ilk tercih edilen tedavi olmaya devam etmektedir.
Hastalık sonrası bakım
Ameliyat, radyasyon ya da kemoterapiden sonraki ilk dönem, kedi için çok zordur. Kediyi rahat ettirmek için ağrı kesiciler kullanılır. Kesi temiz ve kuru tutulmalı ve ateş, şişme veya akıntı belirtileri yakından izlenmelidir.
Radyasyonun yan etkisi olarak tüy dökülmesi ve deride renk değişikliği olabilir. Kemoterapinin en sık görülen yan etkileri ise iştahsızlık, düşük hücre sayımı ve bulantıdır. Kusmayı kontrol altına almak için ilaçlar verilebilir. Kedinin su ve kilo kaybı dikkatle izlenmelidir. Veterinerle kedinin yaşamaya devam şansı konuşularak, tedaviyle ilgili daha net kararlar verilebilir. Tedavi kararı her kedinin kendine özgü durumu göz önünde bulundurularak verilmelidir. Maalesef bu süreçte hastalığın seyri, kedinin sağlık durumunun gidişatı ile beraber maliyetler de dikkate alınmak zorunda kalınır.
Fibrosarkom araştırmaları
2003’te yayınlanan kapsamlı bir araştırmaya göre kedinin genetiği, reaksiyonun iltihaptan tümöre ilerleme eğilimini etkiliyor gibi görünmektedir. Önceki çalışmalarda da, herhangi bir aşı ürününün, tümör oluşumu için bir risk faktörü oluşturduğu tespit edilmemiştir.
Sarkomların görülme oranı 10.000 doz başına yaklaşık 0.32 ila 2 vaka olarak bildirilmiştir yani çok nadirdir. Sarkomlar, aşı bölgesini çevreleyen bağ dokusu, kas ve kemiğe doğru yayılabilir.
Bu hastalığın bilinirliği arttıkça, hayvan sahipleri, yıllardır uygulanan aşı protokollerini sorgulamaya başlamıştır. Sorun hem uzmanlar hem de kedi sahipleri için büyük endişe kaynağı olmuş ve Aşı Bağlantılı Kedi Sarkomu üzerine profesyonel bir çalışma grubu oluşturulmuştur.
Sonuçlar ve değişiklikler
Çoğu malzeme türü, hatta cerrahi dikişler, tümör gelişimini tetiklemek için gereken tahriş döngüsüne neden olabilir ancak aşılar bu anlamda en sorunsuzlardan biridir. Aşılar ve ilaçlar en çok, tümörlerin sık bulunduğu yer olan boynun arkasındaki bölgeye tatbik edilir.
Yapılan çalışmalardan sonra, adjuvan ile ilgili aşı formülasyonunda genetik olarak tasarlanmış alt birimler kullanılarak yapılan değişiklikler, aşı karmaşıklığını basitleştirmiştir. Bazı yeni aşılar iğnesiz bile verilebilir. (damla, vb.) Daha az reaktif aşı üretimi konusunda araştırmalar devam etmekte ve veteriner hekimler kedinin yaşamı boyunca uygulanan aşı sayısını azaltmak için yeni aşılama protokollerini benimsemektedir.
Aşı ile ilişkili kötü huylu tümörlerin, enjeksiyondan sonraki haftalar ile yıllar arasında geliştiği raporlanmıştır. Kedi aşılandıkça, aşıyla ilişkili sarkom riski artmaktadır.
Veteriner onkoloğu Gregory Oglilvie
Yorum yap